Erdoğan ve avanesi yetmedi, bir de Özdağcılar çıktı kendilerine karşı olmaya da gerek olmaksızın, sadece kendilerinden olmayanların vatana ihanet suçunu işlediğini iddia eden. Önce notumu düşeyim, sonra soruyu sorup esasa geçeyim: Bana doğrudan veya dolaylı olarak hain, terörö, vesair diyen hain, terörö ve vesairin kendisidir. Erdoğan bana hain diyorsa Erdoğan haindir – ki demez herhalde, Özdağ terörö diyorsa Özdağ terörödür – ki demez herhalde, başkası vesaire diyorsa bizzatihi kendisi vesairedir – ki bu diyebilir, haliyle başkası vesairenin bizzat kendisidir.
Sorumuzu soralım: Vatana ihanet nedir ve bu suçun cezası nedir?
Vatana İhanetin Net Örnekleri
Vakti zamanında vatan hainini tanımlamak diye bir yazı yazmıştım. Ne yazık ki onu bulamadığım için kısaca vatana ihaneti örneklerle tanımlamaya çalışalım.
- Türkiye “Cumhuriyeti” bir memlekete savaş açsa ve düşman safında bir vatandaşı savaşsa o kişi vatan hainidir. Bu, sanırım, en sorgulanamaz örnek.
- Başka bir ülkeye ülkenin gizli bilgilerini, özellikle askeri bilgilerini vermek. Yani casusluk. Bunu yapanların da ihanetinden şüphesi olan yoktur sanıyorum – bir tek kozmik oda mevzunu yapanlardan ayrı. Gazetelerde “meğer Yunan’a karadan girecekmişiz” diye yazıldı çarşaf çarşaf. O haberleri yapanlar ne hayırlı gastecilerdir, onlara bu belgeleri veren yetkililer ne hayırlı yetkililerdir!
- Devletin tepesine geçmek veya sıfırlayıp yeniden kurmak için silahlı başkaldırıda bulunup yenilme. Malum, tarihi galipler yazar ve devlete isyan edip sonunda başarılı olanlar yeni devlet olur, eski devlettekiler hain olur. İsyan başarısız olunca da isyancılar hain. Aynısı darbe mevzunda da geçerli. Evren Paşa vatansever, Talat Aydemir vatan haini.
- İsyanın farklı bir çeşidi olan terör örgütü kurma ve yönetme işi de, sanırım, bu tanım içine girer. Hoş, unutmayın: Yasaya ve genelinde (“evrensel”) tanıma göre halkın %10’unu zevkiniz için öldürürseniz ama devletten bir talepte bulunmazsanız terörist olmazsınız.
- Özellikle organize şekilde olmak üzere halkın birbirine girmesi, yani iç savaş çıkarmak için söylemde ve eylemde bulunmak da vatana ihanetin bir başka şekli. Bunun sınırlarının iyi çekilmesi gerekli, aksi takdirde sosyal medya yasası gibi tamamen keyfi bir şekilde kimseleri terörist olarak nitelendirenler çıkacaktır.
Buraya kadarki kısımda kimsenin karşı çıkacağı şeyler olduğunu sanmıyorum – kendi hainliğini gizlemek için sağa sola hain diyen kimselerden ayrı. Şimdi biraz daha zorlu örneklere bakalım:
Vatana İhanetin Daha Az Net Örnekleri
- Memleketin ormanını bilerek yakan, gölüne-ırmağına-denizine bilerek çöp, atık, zehir karıştıran, havasını bilerek zehirleyen… kimseler. Burada sorunlu olan kısım eylemin bilerek yapılıp yapılmadığının niyet okuyarak değil itiraf veya kanıtla belirlenmesidir ya, ekser durumda((Hadi bir de gizli ekstra bilgi olsun: Ekserin kökünde kesir var. Kebir-ekberden de göreceğimiz üzere başa a/e geliyorsa mevzuyu büyütüyoruz. Kebir büyük demek, ekber daha da, daha da büyük. Kesir parça demek, ekser büyük parça. Bu bilgiyle de kız kaldırırsınız artık, hadi yine iyisiniz.)) ne olduğu bellidir. Bir fabrika(nın müdürü filan) mesela; ırmağa, göle filan çöpünü attıktan sonra “aa, balıklar mı ölmüş? Tüh ya, bilmiyorduk” derse ona “ha, tamam o zaman” demezsiniz. O kadar beyinsiz olamaz kimse. Önce ölülerine rahmet okur, sonra kamera filan yoksa bir temiz sopalar, ardından da mahkemeye verip “öldürseydiniz daha iyiydi” dedirtirsiniz. “Sevgilime kızdım, ormanı yaktım” diyen bebeye de “e tamam o zaman, ölen kurt kuş boşuna ölmemiş” demezsiniz. “Ben seni bir yakayım da sen yanma neymiş bir gör” dersiniz. Vatan o ormandır, o ırmaktır, o göldeki balıktır çünkü.
- İhaleye fesat, görevi kötüye kullanma, sahtecilik… gibi kamu görevinde bulunanların cümlesinin, en tepedeki sultan, pardon başgan, pardon pardon cumbabadan en alttaki taşerona dek cümlesinin görevi sayesinde, başında veya nedeniyle işlediği suçların tümü değilse de büyük kısmı vatana ihanet suçunu oluşturuyor. Bu, çokları için bayağı ağır olsa ve karşılaştırmalı hukuk açısından bakınca benzersiz olsa da unutmayalım: Her normun kendi normali vardır. O ki bizde devletin gücünü kullanarak kişisel fayda sağlanması istisna değil norm, o zaman bizim buna göre kanun yapmamız lazım.
Örnekler çoğalabilir fakat ana fikrin anlaşılmış olduğunu sanıyorum: Evvela halkın ve ancak ondan sonra devletin aleyhine, mutlak ve ekseriyetle kasten işlenen cürümler vatana ihanet suçunu oluşturuyor.
İki Soru
Burada iki şeyi sormamız gerekli. Birincisi, vatana ihanet gibi ağır bir suçun görece istisnai olması gerekmez mi? İhanet ağır bir suç, ağır bir suçun sıklıkla değil ancak fasılalarla, az kimse tarafından ve az defa işlenmesi gerekmez mi?
Evet, gerekir. Bu nedenle yukarıda verdiğim örnekler ve aklınıza gelen diğer pek çok potansiyel vatana ihanet suçunun ben gibi amatörlerce değil hukukçularca ve kılı kırk yararak tanımlanması lazım. Aksi takdirde bugün canı sıkılanın diğerine hain dediği durumda oluruz. Öte yandan bu ağır suçun istisna olması gerekliliği, norm haline gelmiş eylemlerin bu suçun tanımından çıkarılması gerektiği anlamına gelmez. Bir liralık işin, ister kişisel menfaat ister başka bir sebeple kamu kaynakları kullanılarak üç liraya yapılması mesela, açık ihanettir. Bizde norm olduğu, yapan kişilerin çokluğu nedeniyle bunu hariç tutamayız.
İkinci soru, suçun vasıfları ve derecesiyle ilgili. Örnekten devam edersek bir lira yerine üç liraya yapılmasına imza atanla on liraya yapılmasına imza atanlar aynı suçu mu işlemiş olurlar? Veya ormanı yakmak ihanet suçu olursa, ateşi kontrol altına alamadığı için ormanı yakanla bilerek ve isteyerek yakan aynı suçu mu işlemiş olur?
Burası çok karmaşık. Ben, maddi konularda tazmin eşiğini düşünüyorum mesela: Eğer kişi(ler)den ilgili zarar madden tazmin edilebiliyorsa başka yasayla/maddeyle yargılama yapılabilir. Yani görece “küçük” ihanet ceza, büyük ihanetse ihanet yasasıyla yargılanabilir – fakat evet, ikisi de aynı suçu işlemiştir. Sadece nitelik farklıdır. Bu, bana teoride hoş gelse de pratikte karşılığı yok. Bu kadarını da gerçek hukukçular düşünsün. Vatandaş olarak bilmem gereken kadardan az fazla hukuk biliyorum, işin uzmanları çok daha fazlasını bilir ve yapacaktır.
Yasada Vatana İhanet: Suç ve Ceza
Bilmeyenlere güzel bir sürprizim var: TCK’da vatana ihanet suçu tanımlı değil. Başka hiçbir yerde de bu suçun tanımı yok.
Yani? Türkiye’de kimse vatana ihanetten yargılanamaz çünkü Türkiye’de vatana ihanet bir suç değil. Hatırlayalım: Bir eylemin suç olması için, “evrensel” hukuk normları gereği yasada suç olarak tanımlanması gerekir – fakat hikaye burada bitmez. Diyelim ki bir eylemi suç olarak tanımladık. Dedik ki ormanı yakmak vatana ihanet suçudur. Sonrasında bu suçun cezasını mevzuata yazmadık. Yani ortada suç olarak tanımlanan bir durum var fakat bu suçun cezası kanunda konulmamış. Bu durumda da suçtan teoride bahsedebilsek de pratikte bahsedemeyiz çünkü ceza yoksa suç yoktur.
Daha kısa şekilde: Suç yoksa ceza, ceza yoksa suç yoktur. Bizim mevzuatta vatana ihanete atıflar varsa da bu suçun tanımı da, cezası da ne TCK’da ne başka yerde olduğu için bizde vatana ihanet diye bir suç bulunmaz.
Vatana İhanet Suçunun Cezası Bence Ne Olmalı?
En baştan suçun ve cezanın şahsiliğine inanan biri olduğumu, idama da istisnai durumlar haricinde karşı olduğumu belirteyim. Bunların tek istisnası benim için ihanet suçu, şimdi ona kısaca gireyim. Aşağıda yazacağım şeyler sıradan birinin kendi değersiz fikirleri, bunu da unutmayın. Yani ne bir yerlerden aldım, ne doğru ve ölçülü cezalar olduğunu söylüyorum.
Ben, konumuz dahilinde para pulla ilgili suçlarda suçun bireyselliğine karşıyım. Yani bir kişi kamu görevinin getirdiği güçle kamuyu zarara uğratıyorsa ilgili zararın kişinin kendisiyle beraber birinci derece ailesinden de tazmin edilmesi gerektiğine inanıyorum. Devletin liraları birilerinin cebine haksızca girdikten sonra işimizin buna sebep olanları içeri atmak değil buna sebep olanlardan o parayı geri almamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu tazmin çeşitli şekillerde olabilir. En kolayı, kişinin mal varlıklarına ve maaşına el koymak fakat bu yeterli değil. Zarar bu şekilde tazmin edilemiyorsa kişinin ailesinin de varlık ve gelirlerine el koymanın gerekli ve meşru olduğunu düşünüyorum. Bu oldukça sert bir bakış, fakat gerekli. O ki bizde harakiri yaptıracak onur yok, başka türlü iş yapmamız lazım. Devleti zarara sokmayı kafaya koymuş kişi, sonunda ailesinin de zarar görmesini göze almalı. Yok öyle her şeyi oğlumun üstüne yaptım, üç sene yatıp çıkar, sonra kafama göre yaşarım demek.
Benzer şekilde ormanı yakanı ormanı tekrar diriltene kadar orada çalıştırmak, ırmağı zehirleyeni oradaki doğa tekrar canlanana kadar çalıştırmak… Gerekli. Çok lazımsa onların aileleri de çalışsın orada. “Ama bu yasal kölelik” diyebilirsiniz, hak da veririm ama sorarım: Bu kadar ağır suç işleyenin cezası da bu kadar ağır olmalı değil mi? Savaşta, savaşta olunan ülke lehine çalışanı idam ediyorduk, hala daha infazlar muhakkak vardır. Bence ben gayet insani bile kalıyorum.
Vatana İhanetle İtham
Peki, bugün herkes birbirini vatana ihanetle suçluyor. Bunun karşılığı nedir?
İlk olarak: Bir kişiye belli bir suç isnadı, aynı zamanda bir suç duyurusu anlamına gelir. Birisine Fethullahçı demek mesela, Fethullahçılık bugün terör demek olduğu için, suç duyurusu anlamına gelmeli. Bu isnatta bulunan kişinin elindeki kanıtları savcıya vermesi, böylece memleket hayrına bir eylemde bulunması gerekir.
Yapmıyor mu? İşte burada hakaret suçu işlenir. Nihayetinde birisine bir suçlama vardır. Bu kişi savcıya elinde belge filan olmadan giderse – ki özellikle PKK’lılık ve Fethullahçılık suçlamaların kimsenin savcıya gitmemesi ülkemizin ne “komik” kişilerden müteşekkil olduğunun kanıtı gibidir, sonunda da yapılan soruşturmada savcının eli boş kalırsa normalde devleti boşa uğraştırma gibi bir suç doğru hatırlıyorsam var ve onunla kendisi ceza yer. Üstüne de üstüne suç atılan kişinin kişilik hakları, vesaire vesaire derken hakaret suçundan ceza alır. En azından almalıdır demek daha doğru gerçi, zira kimseye bu yüzden ceza verilmiyor malum. Suçlanan kimseler uğraşmıyorsa demek.
Son ve komik bir notla bu yazıyı bitirelim: Yasalarımıza göre bir kişi hakkında suç isnadı bir suç duyurusu anlamına geliyor dedim. Yani birine Fethullahçı dediniz mesela ve bir şekilde soruşturma açıldı, sonra da mahkemeye gidildi. Eğer kişi Fethullahçı ise, mahkemeden böyle karar çıkarsa olay orada bitiyor. Fakat Fethullahçı dediniz ve soruşturmada emare bulunmadı veya mahkemede kişinin Fethullahçı olmadığı anlaşıldı, burada hakaret suçu var. Aynı şekilde, sıkı durun, hakkında hüküm bulunan bir kimseye suçunu söylemek de hakaret. Yani tecavüzcüye tecavüzcü demeniz durumunda hakaret suçunu işliyorsunuz. Sanırım sebebi, hüküm ve sonrasındaki cezanın bir nevi cehennem olması ve sonrasında kişilerin tekrar “temize” çıkması.
Bunu öğrendiğim zaman çok şaşırmıştım. Sizce de çok ilginç değil mi?