You are currently viewing Türk vs Türkiyeli
  • Post category:Siyaset "Bilimi"
  • Reading time:7 mins read

Fransa’da, Ferhan Şensoy’un deyimiyle “anasının orasından dünyaya bonjour diye çıkan” Cezayirli, Faslı, Tunuslu Fransız. Kendilerine sordun mu da Fransızlar. Gerek görürlerse Cezayir asıllı Fransız filan oluyorlar. “Beline kadar Fransız”.

Neden?

Kimlik vs Pasaport

Çünkü Fransız pasaportu para ediyor. Çünkü Fransa’da hayat daha rahat. Çünkü Fransız olduklarında zaman Cezayirli, Faslı, Tunuslu olduklarından daha fazla itibar görüyorlar. Çünkü Fransız olduklarında edindikleri kazanç, kayıplarından daha fazla. Hem de çok daha fazla.

Fakat Türkiye’de/”Türk” olmakta bunlar yok. Gavuristana giderken misal, arka cebinde Türkiye pasaportu taşıdığında “uff ndn geldn brya be slk :/” şeklinde davranılıyor. Bundan bir parça kaçınmaya yarıyor “ya ben Türk değilim” demek. “Onlar Türk, onların analarına beraber sövelim. ben Kürt’üm/bilmem neyim. Ben qralım boolum. Aklını alırım bak”. Bu kısmı, işin mühimli ve bence esas kısmı. “O Türk, ben değilim” şeklinde ayrılınca negatifi negatifleyip nötrlüyorsun, hatta belki artıya bile geçiyorsun aklınca. Yani İsveç’e Kürt olarak mı, Türk olarak mı iltica etmek daha kolay? Kürt’üm dedin mi iş bitti. Türk isen anlat dur.

Yoktur Birbirimizden Farkımız

İşin dahili kısmıysa garip. Yani Türkiye sınırları içinde Türk değil Türkiyeli oldun mu kimden, neyden ayırabiliyorsun kendini? Yani burada doğmuşsun, burada büyümüşsün. Hayatının ilk bilmem kaç senesini sen burada geçirdikten sonra “baskın kimliğin” istediğin kadar dışında ol. İster Yahudi ol, ister İspanyol ol, ister zenci ol… Ne olursan ol sen de “bizimle” aynı b.kun soyusun. Hepimiz aynı b.kun soyuyuz. Paris’te doğup büyümüş Arap da Fransız b.kunun soyu. Londra’da doğup büyümüş Çinli de İngiliş b.kunun soyu. Yani mevzuyu “ırk” olayına çekmeye çalışıyorsunuz da konu, kusura bakmayın, dibine kadar kültürel bir konu.

Fransız dediğimde aklınıza Frenkler gelmiyor. Fransa’daki kültür, o kültürün şekillendirdiği insanlar geliyor. “Fransız dallamadır” dediğimde ben Frenklerden bahsetmiyorum. Sen de Frenkleri anlamıyorsun. Yani o kadar beyinsizce bir argüman ki bu, o kadar olur. Kültür, bir arada yaşayan insan topluluğunun ortak üretimi olan bir şey. Canlı. Olanca köklülüğüne ve kudretine rağmen her an değişmekte. 20 sene önce evlenmeden aynı evde yaşamak yokken şimdi bu bizim kültürümüze giriyor (hatta iyi kötü girdi). 20 sene sonra kimse “ay siz evli değil misiniz” demeyecek mesela. Bunun gibi.

Elastikiyet ve Baskınlık

Kültürün oluşumunda bir üst kültür vardır. Bu, her yerde böyledir. Fransa’da Frenklerdir, Britanya’da İngilizlerdir, Almanya’da Cermenlerdir… Bunların olayı, kültürlerinin güçlü olduğu kadar elastik ve diğerlerini içine çekebilir olmasıdır. Sadece politik veya askeri üstünlük yetmez üst kültür olmaya. Gerek şart mıdırlar? Belki. Yeter şart mıdırlar? Sümme haşa.

Türkiye’de üst kültürün Türk kültürü olması, gücünden ziyade (veya onun kadar) elastikiyetiyle alakalı. Türk, bildiğin, Hititler gibidir: O herifler nasıl her tanrıyı alıp panteonlarına koyuyordu, biz de kafamıza esen her şeyi almış birleştirmişiz. Yani alt kültür olan Ermenilerden köy kelimesini almışız mesela. Bu, merdivenden hıyabana şehirle alakalı her şeyi aldığımız Farsçaya koca bir hakaret resmen. Gocunmamışız da. Türk kültürü dediğin koca bir çorba. Güzel de bir çorba. Batıda Yunan’dan doğuda İran’a uzanan bu yerdeki herkesten güzel bir şeyler girmiş. Yavuz’un Şah İsmail’le dalaşması yüzünden saçma bir sünni kültür eklemlenmeseymiş çok daha güzel de olurmuş. Eh, zamanı geriye saramıyoruz tabi. Öküz herif “ulan cümle Türkler Şii. Bunlar başımıza fena bela olacak” deyip Sünniliğe kırmasaymış dümeni keşke ya, ah ki ah…

Neyse. Dediğim, Türk kültürü dediğinde içinde Yunan da var, Pers de var, Kürt de var, Arap da var. Var oğlu var. Bu yönden, Pers gibi, Arap gibi baskın değil. Onlara göre kendini aşağı bile konumlamış. Ama Türk her zaman, her yerde Türk. Ve burada geliyoruz işin ırk kısmına – ama önce lafımı bitireyim: Türk, kültürünü oluştururken ve yaşatırken “Türk de Türk” dememiş. Demiyor işte, yapısında yok. Bundan, dili Arapça-Fransızca-İngilizce dolarken zerre rahatsızlık duymuyor. Bakınız çok enteresan: Türk, “ırk” olarak Türk, aşırı uysal aslında. Harbiden göçebe kafası. Neredeyse oraya uyum sağlıyor, Oradan bir şeyler alıp oraya bir şeyler veriyor. Bundan gocunmuyor da.

Hitit dedim ya, onu şöyle açayım: Kardeşim bir gün “lan herifler aynı biz” dediydi. “Adam bir heykel yapıyor. yani muhteşem olacak. Tüm detaylar muazzam. Ama göze gelince sıkılıyor, ‘yemişim heykelini’ deyip bırakıyor. Lan şu gözü de düzgün yap da efsane ol. Yok”. Hadi bana de ki bu memleketin “Türk kökenli” olmayanları bundan farklı? Kürt mü farklı, Arap mı farklı, Çerkes mi farklı, Rum mu farklı, Ermeni mi farklı? Hangisi farklı? Aynı şeyiz biz (artık).

Kardeşim sonra devam etti. “Heriflerin sınırları dağlar. Biri de merak etmiyor ‘lan şu dağın ardında ne var’ diye. Ya şu tepeyi aşsan denize ulaşacaksın. ‘Lan kim uğraşacak’ deyip yapmıyor. Herifler denizden uzak ondan” dedi. Hadi bana de ki “Türkiyeli” olan ama Türk olmayanlar farklı?

“Irk”

Irk dedim. Oraya gelelim. Şimdi birinin “ırkını” anmasını anlarım. Ama üç nesil arkaya gitsen Türk’ün Kürt’le, Arap’ın Ermeni’yle çiftleşip ortaya çıkardığı senin benim “bana ne lan, Kürt’üm ben” diye çok sert durmasını anlamam. Bu, belki, benim Türk olmamdan. Sadece hepimiz gibi kültürel olarak değil, ırk olarak da. Mezhebim çok daha geniş. Yani desen ki baskı görmedik, bayağıca gördük. Desen ki üstünsün, lan benim dedem çobandı dağın başında. Yani bir üstünlük atfedecek bir şeyim yok. Bütün mevzu genetik. İşte burada ırk dediğin şeyi biraz anlıyorum. Nasıl şiiler kendilerini “korumak” için, birlik için, bilmem ne için Kerbela’yı her an anmadan duramazlar, o hesap. Bir şekilde kendini farklılaştır ki kaybolma. Ama burada da şu soruna geliyoruz: Baskın olan, üst olan senden ne kadar farklı? Yani ben, Allah’ın doğulu ayısı, sünniliği şüpheli, Terekeme’nin komşusu Türk, Vanlı sünni Kürt’le Erzurumludan daha iyi anlaşıyorum. Benim izini sürebildiğim kadarıyla da ailede Kürtlük de yok. Hadi gel bana bunu açıkla?

Yani mevzuyu “ırka” “indirgeyerek” veya “yükselterek” garip bir iş yapıyorsunuz: Burada kim, ne kadar “Arap”, “Rum”, “Ermeni”? İşin daha ilginci, ekstrem ve fazlasıyla lokal kalmış konular haricinde ırkı Kürt olanla ırkı Türk olan arasındaki fark ne kadar? Berdel gibi yerin dibine batası bir şey yüzünden biri Kürt olacaksa misal “Türk” olmak yerine, Kürt olsun. Yani burada dediğim “başka ırktanım diyorsan bu kötü, düşkün şeyleri sevdiğindendir” değil. Türk deyince gözünüzün önünde ne canlanıyor bilmiyorum da ben ortalama bir “Türk” ile ortalama bir “Kürt” arasında bir eliften başka bir fark göremiyorum. Yani dersen ki “ulan Kürtçe diye dil var”, anlarım. Orada ama, konu bambaşka bir yere gider. Ubıhça vardı. öldü gitti dil. Ubıhlara da Çerkesler Çerkes diyor misal. Al hadi, buyur. Tevfik Esenç neydi? Türk müydü, Çerkes miydi, Ubıh mıydı? Veya Zazaları da Kürtler “sahipleniyor”. Ubıh asıllı Çerkes asıllı Türkiyeli. Zaza asıllı Kürt asıllı Türkiyeli. Yani işin dil boyutuna girdin mi çıkamazsın. Allah aşkına, ne olur bak bana deyin ki “Bretonca konuşan Fransızlara Fransız demiyoruz”, ben de “tamam” diyeyim.

Köken

E dil değil, kültür değil. nedir o zaman sorun? Köken mi? Kökense x asıllı y dersin, gider olay. O da iki yerde yer zaten: Bir bizimki gibi (veya Fransa gibi, veya Britanya gibi) imparatorluk merkezi olan yerlerde, bir de Amerika gibi (veya Kanada gibi, veya Brezilya gibi) “sonradan üretilmiş” yerlerde. Ha, bu ikisinin harici hangi memleket kaldı dersen cevabım pek yok. Çekya gibi, Slovakya gibi ömrü tebalıkla geçen yerler geliyor aklıma.

Köken ne kadar önemli peki? Konuya başladığım şey kadar: Biz burada hepimiz aynı haltız diye boşuna demedim. Sen köken de köken deyip burada kimseyi yiyemezsin. Yani Türk Kürt’ü yer, Kürt Türk’ü yer, Ermeni Arap’ı yer, Arap Yunan’ı yer, sonra hepsi… Neyse. Dediğim, günlük hayatta ve ortalama şekilde gittiğinde zaten on durumun dokuz buçuğunda kökeninin ne olduğunun önemi, na şu ağacın elma mı yoksa incir mi ağacı olduğu sorusu kadar dahi önemli değil. Karnın açsa fark etmez, ikisini de yersin afiyetle. Hakkari’deki köyünden çıkmamış, Türkçe bilmeyen nenenin on hareketinin dokuz buçuğu İstanbul’da plazada yaşayanla benziyorsa birbirine caka satmanın pek de bir olayı yok. O kalan buçuk, Hakkari Kürt’ü ile Van Kürt’ü arasında da var. Yani o buçuklara takılmak da tıraş. O zaman zaten hiçbir kimlikten bahsetme imkanımız yok.

Hülasa

E, nedir bu Türkiyeli o zaman? Uzatmayacağım. yeterince uzadı. İki örnek vereceğim sadece: Esad – Eset. Milliyetçi – ulusalcı. Dibine kadar politik. Ve enteresan bir şekilde, sövüldüğünün aksine, dibine kadar ayrıştırıcı. Gerçekten ilginç değil mi? Koka Kolaya karşı Kola Turka’yı çıkarıp Koka Kola içenlere gavur diyenlerle bu Türkiyeli lafını edenlerin bu kadar benzeşmesi de…

Bilmiyorum Altan bilemiyorum.