Ceza kanunumuzun iyi yazılmadığı, önemli suçlara düşük cezalar verildiği, yetmezmiş gibi CMK nedeniyle zaten kötü olan TCK’nın hepten işlevsiz hale geldiği, hukukla bir parça ilgili olan hemen herkesin malumu. Bu yazıda bu fikrimin en önemli sebeplerinden birinden, taksirle öldürme suçundan bahsedeceğim. Uzun olmayacağını sandığım bu yazının kanun yapıcılara etkisi olmayacağı açıksa da en azından konuyla ilgili kişilerin fikirlerine destek veren en az bir kişinin daha bulunduğunu göstermesini umut ediyorum.
Taksirin Tanımı
Yine kısa bir “Arapça dersiyle” başlayalım. İlginç görülebilir, taksiri Google Translate’te çevirdiğimizde ihmal demekte. Arapçadan Arapçaya çeviri ne güzel, değil mi? Buraya döneceğiz.
Taksir kelimesinin kökünde k-s-r var. Baştaki t-, kökün başkasına doğru olduğunu söylüyor. Vukf-tevafuk, selam-teslim, redd-tereddüt… gibi örnekler, baştaki t’nin ne işe yaradığına dair örnekler olabilir. Yani taksir, başkasına doğru/dair bir kusurdan bahsediyor.
Hadi bir daha Google’a soralım: Kusurun Arapçası ne? Hata. Yani karşımızdakine doğru bir hata yapmamız lazım. Peki, ne durumda hata yaparız? Ne zaman birini öldürdüğümüzde bunun taksirle, yani kusurla olması gerekir? Baran Doğan isimli avukatın sitesinde belirttiğine göre bir suçta taksir için şunlar gerekmekte:
- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
- Hareketin iradi olması,
- Sonucun istenmemesi,
- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması.
Daha önce soykırım yazısında andığım muğlaklığı hatırlayın. Burada, aksine, açıklık – fakat haddinden fazla ve bir nevi suçluyu koruyan bir açıklık var: Sonucun istenmemesi ve öngörülebilir sonucun öngörülmemiş olması. Şimdi size, bu yazıyı yazmama sebep olan olaydan bahsetmek istiyorum.
Bir Örnek
Bu habere bakın. Diyor ki Mehmet Ali Gölcük idaresindeki araç hatalı sollama yaptı, karşı şeride geçip yolunda giden sürücüyle kafa kafaya çarpıştı, sonunda da hatalı olan kişi öldü. Haberi okuyan pek çok kişi, Memo’ya lanet etti, kim bilir neler söyledi. Haberi yapan Faik Onur Kaya mutlu, belki prim aldı. Peki, tanık ifadeleri ve polis raporu ne diyor?
- Memo sollama yapan değil şeridinde giden kişi. Yani hatalı sollama yapan, 35 bilmem ne plakalı araç.
- Sollama yapan araç, hız sınırının epey üzerinde gidiyor.
- Sollama yapılan yer iki şeritli, tek gidiş tek geliş bir yol.
- Bu iki şeritli yolun viraj çevresinde hatalı sollama yapılıyor.
- Memo’nun aracına vuran sürücü alkollü.
İki satır yazıyla nasıl da suçsuzu suçlu gösterdik ama? Dilerseniz İHA’nın sitesinden videoya da bakın ve çok basit bir soru sorun: Hatalı sollayan araç nasıl şeridinde kalıyor da diğeri uçuyor? Bu işte bir terslik yok mu?
Burası, Türkiye’de haberciliğin nasıl rezilce yapıldığını göstermekte. Konumuzdan saptık fakat görece kişisel bir örnek olduğundan belirtmeden geçmek istemedim.
Devam edelim. Bizim ceza ve ceza muhakemesi kanunlarımıza göre, Memo’nun ölmesine sebep olan kişi taksirle öldürmeden yargılanacak. Bu ne demek? Hemen TCK 85’i açıyoruz:
1- Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Habere göre yaralı sayısı çok, Memo’nun arkadaşı da kazada yaralandı. Bu “iyiye işaret”: 2-6 yıldan değil 2-15 yıldan iddianame düzenlenmeli. Fakat sorunlar var: Kişinin öldürme kastıyla alkollü araç kullanmadığı da, öldürme kastıyla aşırı sürat yapmadığı da, öldürme kastıyla hatalı sollama yapmadığı da açık.
Yani? Kişi, daha önceden bir suçu yoksa, CMK sağ olsun, alt sınırdan ceza almaya yakın.
Peki, bu ne demek? Aksine bir durum oluşmadığı sürece kişi en fazla, en en iyi ihtimalle 3-5 ay yatıp çıkacak, sadece Memo öldüğüyle kalmayacak, bizlerin canı da tehlikede olacak.
Norm ve İstisna
Defalarca söyledim, tekrar edeyim: Hukukçu değilim, amatör olarak hukukla ilgiliyim.
Bildiğim kadarıyla hukukta normlar ve istisnalar vardır. Çok sevdiğim def-i mefasid celb-i menafiden evladır kaidesi mesela, bunu anlatır: Aslolan menafi (yani nafi olan, yani iyi olan) olsa da def-i mefasid, yani kötüden kurtulma bundan evladır, yani önce gelir. Burada bir norm ve istisnadan bahsedilirken istisnanın norm halini alması gereken bir durumu gözetir.
Ceza yargılamalarında (terim kullanımı yanlıştır, su-i misal emsal olmazsa da kastımı anlayın) norm kasıttır: Kasıt yoksa kişinin işlediği cürüm nedeniyle daha az ceza almasını isteriz. Bu akla da yatkındır: Yanlışlıkla, istenmeden işlenmiş bir suç nedeniyle failin kasıtla bu suçu işleyenler kadar ceza alması vicdanları yaralayacaktır.
Burada soralım: Trafikte kasıtsız suç nasıl olabilir?
- Yolunuzda nizami hızda ve kurallara uyarak giderken yola dökülen yağ ya da su nedeniyle kontrolü kaybedebilirsiniz.
- Yolunuzda nizami hızda ve kurallara uyarak giderken kurallara uymayan bir araç nedeniyle canınızı (ve/ya malınızı) korumak için anlık olarak tepki verebilirsiniz.
- Yolunuzda nizami hızda ve kurallara uyarak giderken kurallara uymayan bir yaya nedeniyle canınızı (ve/ya malınızı) korumak için anlık olarak tepki verebilirsiniz.
- Yolunuzda nizami hızda ve kurallara uyarak giderken, bakımını doğru şekilde yaptığınız aracınız hata verebilir – yani aracınız kaynaklı suç işleyebilirsiniz.
- Yolunuzda nizami hızda ve kurallara uyarak giderken yanlış, değiştirilmesi gereken trafik işaretleri değiştirilmediği için suç işleyebilirsiniz.
Örnekler belki uzatılabilir fakat anladınız: Norm olan 1) bakımlı araçla yola çıkmak ve 2) kurallara uymaktır – ki nizami hız da bunun parçasıdır. Trafik, her saatini ve dakikasını geçtim her anı belirlenmiş olan belki de tek sistemdir ve bu nedenle kaza, gerçekten istisnai bir durumdur, olmak zorundadır. Hadi soralım: Kanun maddesi, en azından ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları açısından vicdanları (ölümlü olanlarda pek mümkün değildir ya, mümkün olduğunu varsayarsak) tatmin edecek sonuçları ortaya koymaya muktedir midir?
Hülasa
İstisna norm olmayandır. Trafikte hız sınırını aşmak, kasıt birini öldürmek olmasa da norm dışıdır. Hatalı sollama, kasıt öldürme değilse bile norm dışıdır. Alkollü araç kullanmak, kasıt öldürme değilse bile norm dışıdır. Norm kanunla değil işleyişle belirlenir. Schmitt every norm presupposes a normal (her norm bir normali varsayar) derken “norm kanundur” dememiştir, “norm, normalde olan işleyişten doğar ve bunu anlatır” demiştir. Modern dünyanın teorik yaratıcısı Kant’ın ünlü birinci buyruğu, sokaktaki adamın deyişiyle “senin anana bacına yapılsa hoşuna gider mi diye düşün” demektedir. Normu kasıtla belirlemek bittabi doğrudur, peki normu belirlerken her adımı önceden kurallarla belirlenmiş sistemin işleyişini göz ardı etmek doğru mudur?
Eğer istisna belirlenecekse bu istisna sadece kasıtla belirlenemez. Silah öldürür. Elime silah alıp hedef gözetmeden bir yöne doğru tetiği çekersem yanlışlıkla birini öldürmem. Silahın doğasını göz ardı ederek “ama oraya bakıp isteyerek vurmamış” diyemeyiz. “Silah öldürür, tetiği çeken silahın doğasını bilmek ve hesap etmek zorundadır” demeliyiz. Sürat, hatalı sollama ve alkollü araç kullanma tek tek öldürme potansiyeli taşıyan eylemlerdir. Bunların tekinin bulunması durumunda dahi taksirden bahsetmek imkansızdır. Kanun, eşyanın doğasını görmezden gelerek, fizik kurallarını hiçe sayarak, kendi uydurduğu kuralı bu kanunların üstünde tutarak hayata yaklaşamaz. Birisini öldürmek bu kadar ucuz olamaz. Kanun, doğayı göz ardı edemez. Sonuç öngörülebilirken yine de eylemde bulunmak, “farkındaydım ama yine de yaptım” denilerek hafife alınamaz. Trafikte birini öldürüp ceza almak için bomboş yolda hızı artırıp hedef gözeterek sürmekten başka yöntemler ve sebepler de vardır.
Bir Memo öldü. Nice Memolar da öldü. Bundan sonra en azından daha azının ölmesi için, genel olarak adaletin vicdana ve ahlaka uygun hareket edebilmesi için bu maddenin düzelmesi, birilerinin bencesinin doğanın üzerinde olmadığının artık kabul edilmesi şart. Gidenin gelmeyeceği muhakak, trajediler asla bitmeyecek ama en azından azaltmaya çalışmak, en azından kamunun vicdanını onarmaya çalışmak bizim elimizde.