Güzel Türkçemiz, az kelimeyle çok şey ifade etme yeteneğine sahip bir dil fakat bu, az kelimeyle o kelimelerle alakasız şeyler ifade etme, işte bu kişinin mental, linguistik, kültürel… eksikliklerini gösteriyor. Bunların en güzel bir örneği sivil toplum örgütü. Ne nasıl sivil toplum örgütü olur, daha baştan bismillah sivil ne demektir, sivil toplum örgütlerinin özellikleri nelerdir… gibi soruları soran yok. Şimdiye kadar olmadığı gibi bundan sonra da olmayacak ya, ben yine de kısa tarafından sivil toplum örgütü nedir, cemaat nedir, bu ikisi arasında nasıl benzerlikler kurulabilir anlatmaya çalışayım.
Örgüt
Örgütü tanımladıktan sonra sivili tanımlamak daha kolay olacağından buradan başlayalım. Örgüt, en kısa ve kaba tabirle belli bir amaç için bir araya gelmiş kişilerden oluşan hiyerarşik yapı. Hiyerarşi yönetenlerin (ve haliyle yönetilenlerin) bulunduğunu gösterirken belli bir amaç, örgütlerin, devletler ve (organize) dinlerin aksine daha kurulduğu anda bir sonunun olduğunu gösteriyor, dahası bunu beyan ve taahhüt ediyor.
Örgütlerde yöneten ve yönetilenlerin olması, ortak amaca giden yolda yöntem belirleyenlerle bunları uygulayanların olduğunu anlatır. Tabiri caizse bir ofis çalışanları vardır, bir de sahada çalışanlar. Örgütün yapısı ve ereğine göre yöntemler değişse her örgüt politik ve sosyal alanda etkin olmaya çalışır, bunu gerçekleştirmek için gerekirse ekonomik alanda da faaliyet gösterebilir.
Sivil (Toplum)
Bizde sivil toplum olarak kullanılan kavramın İngilizcesi non-governmental, yani hükumetten bağımsız. Bu, hikayenin bir yönünü bize sunuyor: Organizasyon (örgüt veya kuruluş) devletten bağımsızdır, hatta olmak zorundadır. Öte yandan bize bir fikir de verir. Her tanım, konseptin ne olduğu kadar ne olmadığını da anlatır. Non-governmental, yani hükumetten bağımsız, hükumet olmayan organizasyon, hükumetin alanıyla ilgilenir.
Burada İngilizceden çıkıp sivilin tanımına bakalım: Carl Schmitt’in biraz realist bayağı faşist tanımıyla devlet olmayan, kilise de olmayan. Schmitt, devletin yanına kiliseyi de koymakta. Peki, neden?
Devlet ve kilise örgütlü yapılar. İkisinin de temel özelliği, varlıklarını ilanihaye devam ettirme amacına ve iddiasına sahip olmaları: Devlet sürekli var olacaktır çünkü o, mensuplarının (yani günümüzde vatandaşlarının) vücut bulmuş hali olmasıyla mensuplarının yarınlarının teminatıdır. Kilise sürekli var olacaktır çünkü kilise, dünya son bulup ahiret hayatı başlayana dek (aktif ve potansiyel mensuplarının, yani tüm insanların) kurtuluşu için bir ve tek yolun başını tutmaktadır.
Sivil toplum, böyle ulvi ve büyük amaçlara sahip değildir, yapısı gereği sahip de olamaz. Toplum, ortak bir üst kimliğe sahip insanlardan mürekkep yapıdır ve her bir bireyinin toplamından fazlasıdır. Sivil toplum, bu büyüğün içindeki küçük bir yapıdır ve gönüllülük temellidir. Bu, sivil toplum örgütünü de tanımlayan en önemli özelliktir.
Sivil Toplum Örgütü
Sivil toplum örgütü, sivil toplumun gönüllülük esasıyla var olmaya başlar: Aynı amaca sahip kişiler bir araya gelip bir örgüt oluşturur. Örgüt özgür seçimle, gönüllülük esasıyla var olur. Kimse örgüte girmeye, örgütün politik, toplumsal veya ekonomik amaçlarına uygun söz veya eyleme zorlanamaz, bir defa örgüte üye olmuş kimse üzerinde de herhangi bir baskıda bulunulamaz. Örgütte bulunmaya kimsenin zorlayamamasının doğal sonucu olarak kişiler örgütten diledikleri zaman ayrılabilirler.
Örgüt, amaçları doğrultusunda söylemler ve eylemler geliştirir. Mensubu olan kişiler bunları tekrarla yükümlü olmadığı gibi aynı eylem veya söylemde bulunan herkes örgütün parçası olmak zorunda da değildir. Tekrar ettiğim ve ısrarla üzerinde durduğum üzere sivil toplumu diğer örgütlerden ayıran en önemli konu, giriş ve çıkış serbestisidir. Maddi veya manevi herhangi bir baskı örgüt mensuplarına da diğer kişilere de yapılamaz.
Örnek verelim: TEMA, Türkiye’de örneği az bulunan örgütlerden birisidir. Erezyonla mücadele örgütün amacıdır. Bu mücadele çeşitli şekillerde yürütülür/yürütülebilir: Bir yandan aktif olarak erezyondan muzdarip bölgelerde çalışmalar yapılırken diğer yandan bu görevin devlete tevdisi ve örgütün artık amaçsız kalması, haliyle feshi için çalışır. Ne zaman ki devlet bu sorunu çözmek için dışarıdan desteğe ihtiyaç duymaz veya bu sorun tamamen çözülür, o gün TEMA’nın işi biter.
Peki, AKUT? İşte burası çetrefilli. Nasuh Mahruki döneminde TEMA gibi örneği az bulunan örgütlerden olan AKUT da TEMA gibi amacı olan arama kurtarma işinin devlet eliyle tamamen yapılabildiği bir ortamda görevinden azat olur – öte yandan, örneğin dağcıların buluşma noktalarından biri olması hasebiyle farklı bir yöne evrilip hayatını sürdürebilir. Burada da yukarıda anmadığım kısma geliriz: Kimi örgütler sadece zevk temellidir, misal kanarya sevenler derneği. Bunları da sivil toplum örgütleri içinde sayacak mıyız?
El cevab: Tabi ki hayır. Sivil toplum örgütlerinin özelliğinin devletin çalışma alanına dahil konular olduğunu söyledik. Devlet herkese dağcılığı veya kanaryaları sevdirecek değil. Bu, devletin görevi değil. Her ikisi de dernekler masasınca kontrol edilse de ikisi farklı kavramlar. Ayrıca dikkatinizi çekmiş olabilir, AKUT dernekken TEMA vakıftır. Bu ikisi arasındaki ince ayrımı başka bir yazıda yapacağım. Çok özetle 1) derneklerde yönetimler seçilir, vakıflarda “atanır” ve 2) vakıf biraz daha iktisadi temelliyken derneklerde akçeli işler yandan gelir.
Cemaatler
Cemaatler, Schmitt’in, Hristiyan olması hasebiyle kilise olarak nitelendirdiği yapıların ta kendisi. Hiyerarşisi var ve hiyerarşinin başındaki kişi “ilahi” temelle başa geçiyor ve orada duruyor. Herkesi kendine katmak istiyorlar. Giriş gönüllü, girdikten sonra söylem ve eylemde tutarlılığın da ötesine geçmek zorunlu, çıkış ise hayli zorlu. Cemaatlerin bir sonu yok çünkü insanlık var oldukça görevinin olduğunu iddia ediyor. Dernekler masasından muaf, soruşturulma imkanları yok, yapıldığı zamansa kanunlardan başka her şeyi temel ve gerekçe göstererek zeytinyağı gibi su üstüne çıkıyor.
Yani? Cemaatler sivil toplum örgütü değildir. Akılları sıra dernekler ve vakıflar kuranları vardır, amaçları akçeli işlere yasal olarak girebilmektir. Nihayetinde Allah’tan da devletten de akıllıdırlar. Cemaatlere sivil toplum örgütü demek bilgi eksikliğidir, bilgi eksikliği değilse en hafif tabiriyle iki yüzlülüktür.
(Konudan ayrı olsa da eklemeyi istedim: Fenerbahçe de bir sivil toplum örgütü değildir. Dünya Fenerbahçeliler günümüz vardır, bir gün herkes Fenerbahçeli olacak da deriz ama bunun siyasi, toplumsal veya ekonomik bir etkisi yoktur. Fenerbahçe Fenerbahçe’dir, bir spor kulübüdür. Siyasi tarafı olsa bile, ki yoktur ve ben olmasını çok isterim, Fenerbahçelilik başkadır, siyaseti başkadır. Boşuna Fenerbahçe’ye veya başka kulüplere de sivil toplum örgütü filan demeyin.)
Dernek, Vakıf, ve Kara Para başlıklı yazıya buradan ulaşabilir, ilginizi çektiyse konunun devamını okuyabilirsiniz.