You are currently viewing Bir Peygamber İki Dava: Modern Ahlak vs İslam Ahlakı
  • Post category:Hukuk
  • Reading time:16 mins read

Adı Kadir İstekli. Öğrendiğimiz kadarıyla HKG ile 6 yaşında ailesinin rızasıyla nikahı kıyılıyor. Bir süre aralarında eş hayatı yaşanmıyor – ta ki HKG adet görene dek. HKG adet gördükten sonra evleniyorlar. Evlilik, İslami jargonda cinsel ilişkiye girmek demek, aşağıda evlilikten bahsettiğimde de bunu anlamanızı rica ediyorum. Olay gazetelere düşünce HKG’nin anne ve babasıyla beraber tutuklanıyorlar, Kadir İstekli 30 yıl ceza alıyor. Suç, çocuğun cinsel istismarı. Yakın zamanda istinafta karar bozuluyor – verilen cezalar az bulunuyor. Yeniden yargılama şu anda devam etmekte.

Diğer yanda, peygamberin 6 yaşında Ayşe’yle nikahlanıp 9 yaşında, kendisi adet görünce ilişkiye girmesini ahlaki bulmayan Diamond Tema bulunmakta. Kadir İstekli davasında çok daha az çıkan sesler, Diamond Tema hakkında çok daha fazla çıkıyor ve Tema’nın hapsedilmesinden kafasının kesilmesine çeşit çeşit arzu sıralanıyor.

Bugün bu iki dava üzerinden biraz düşünelim.

Reşit Olma

İslam’a göre adet görmeye başladıktan sonra kızlar kadın olur, örtü artık farzdır, tıpkı oruç ve namaz yükümlülüklerinin başlaması gibi… Yani adet görmek, İslam’a göre kız çocuklarının akli baliğ olarak alınması için gerek ve yeter şart. Benzer şekilde erkek çocuklar da meni üretiminin başlamasıyla reşit olur.

Reşitlik, eylemlerden sorumluluk anlamına da gelir. Zaten akli baliğ demek, aklı artık olgunlaşmış demektir. Diyelim ki bir kız 12 yaşında ilk adetini gördü, aynı sene de bir suç işledi. Modern hukuk çerçevesinde kendisinin çocuk mahkemesinde yargılanması gerekirken İslam’a göre artık reşit ve eylemlerinden sorumlu olduğu için, bugünkü durumda 18 yaş ve üstü bir birey gibi yargılanır.

Reşitliğin yaşını tayin etmek zorlu bir olay. Modern hukuk, “bence böyle” diyerek 18 yaşı sınır olarak almış, çeşitli durumlara göre bu yaşı azaltıp pek istisnai olarak artırabiliyor. İslam, reşitliği cinsel ilişkiye girebilme yetisinin kazanılmasında bulmuş. Hangisinin doğru olduğunun takdirini size bırakıyorum.

Ahlak

Boşluklarını tanrılarla doldurmaya çalışan kimseler, “tanrı yoksa ahlak yoktur” demekteyse de bir sosyolog ve siyaset bilimci olarak, bunların da hem teorik hem pratik alanlarında çalışmış birisi olarak, gülerek karşılıyorum.

Ahlak nedir? Basitçe eylemlerinden sorumlu tutulabilecek sosyal varlıkların birbirleriyle ve genelinde toplumla olan ilişkilerini yöneten normlar bütünü. Bu haliyle de ahlak yasanın öncülüdür. Ciddi cezaya değer bulunan kısımları hukuk alanında, ciddi cezaya değer bulunmayan fakat ayıplanmaya devam eden kısımlarıysa normlar ve değerlerle sosyolojik alanda kendine yer bulur. Birini öldürmek ciddi cezaya değer bulunmuştur, haliyle yasada yeri vardır. Gürültü yaparak insanları rahatsız etmek o kadar ciddi cezaya değer bulunmamıştır, kabahatler kanununda yeri vardır. Otobüste, ayakta durmakta zorlanan kimselere yer vermemek bu kadar dahi cezayı hak eder görülmemiştir, ayıplama ve gerekirse toplumdan dışlanma yeterli görülmüştür.

Ahlakı insan-insan ve insan-toplum ilişkilerini düzenleyen normlar bütünü olarak aldığınızda bir tanrıya ihtiyaç duymazsınız. “İnançlı” kimselerin “Allah yoksa git kız kardeşinle yat kardeşim” demesinin sebebi budur: Allah’tan korkuyor olmasalar gidip kız kardeşleriyle yatacaktırlar. Onlar, diğer insanlarla ve toplumun bütünüyle belli bir düzen içinde yaşayabilmek için içinde yaşadıkları toplumun yetileri ve organizasyonu dışında, bundan daha üstte bir yaptırıma ihtiyaç duyarlar ve o ki yaptırımların en büyüğü sonraki hayatta cehennemde yanmaktır, bu yüzden belli eylemlerden kaçınırlar. Kimse Kant gibi ahlaklı davranışın temel bir modelini çıkarmak zorunda değildir, dinler de zaten kendi yasalarına sahip olmaları hasebiyle ahlak kurallarına sahiptir, fakat insan-insan ve insan-toplum ilişkisinde düzenin bir tanrı olmadan var olamayacağı fikri, örneğin Amazon’da bir meşe ağacına tapınan ilkel kabilelerin varlığını açıklayamayacağından saçma ve boştur.

Ahlaklılık ve Ahlaksızlık

Bundan 20 sene önce evlenmeden aynı evde yaşamak ahlaksızlık olarak görülürken toplumun önemli bir kesiminde bugün böyle bir durum yok. Yarın, 20 sene sonra, bugün hala baskınlığını bir yere kadar koruyan evli olmayanları tahkir normu yerini evli olmayanları tahkir edenleri tahkire dönüşecek. Bir nevi duran adama karşı duran adam.

Bu durumda kim ahlaklıdır? Aynı evde yaşayan mı, aynı evde yaşayanları tahkir eden mi?

Bir eylemin ahlakla ilgisinin olması için üçüncü kişileri etkilemesi gerekir – ahlakın, yasanın temeli olmasının nedeni de budur. Üçüncü kişileri etkilemeyen hiçbir eylem ahlakın konusu olamaz. Sizin suyu ayakta mı yoksa oturarak mı içtiğiniz ahlakın konusu değilken çiçekleri sulamak için ayırılmış suyu içmeniz ahlakın konusudur mesela. Üstünüzde bir pantolon, şort, etek… varken altına bir şey giyip giymemeniz ahlakın konusu değilken üstünüzde bir pantolon, şort, etek… yokken üstünüze bir şey giyip giymemeniz ahlakın konusudur. Norm budur çünkü, giyinmek ve “edep yerlerini” örtmektir.

Cevabımızı verelim bu durumda: Aynı evde yaşayan ahlaksız değildir çünkü iki kişinin aynı evde kendi rızalarıyla olduktan sonra kimseyi bağlamaz, üçüncü kişileri ilgilendirmez. Bu, ahlakın konusu değildir. Norm, nikahlı birlikteliği önceleyebilir fakat bu norm yanlıştır – ve burada yeni başlığımıza geçeriz.

Normların Değişimi

Toplum sürekli değişir fakat bir o kadar değişmez görünür. Toplum değişime dirençlidir, bir o kadar da değişimin kaynağıdır. Uçsuz bucaksız bozkırda at sürerken erkekle denk olan kadın, Yavuz Sultan Selim Şah İsmail’le olan çekişmesini saçma bir Sünnilik-Şiilik eksenine çekip Osmanlı’nın kimliğini Sünni devlet olarak değiştirdikten sonra erkekten aşağı düşmüştür. Bu dönüşüm sancısız ve bir anda olmamıştır zira yerleşik normlar vardır – fakat bu değişim gerçekleşmiştir. Bugün dahi bunun sancılarını çekmekteyiz.

Ahlak bir tanrıya ihtiyaç duymadığı için tanrı buyruklarının bağlayıcılığı yalnızca kendi inananlarını kapsa/malıdı/r. Osmanlı dönemindeki çoklu hukuk, cumhuriyetle teke düşmüştür ve tanrı buyrukları yerini modern hukuka, akla bırakmıştır. Tanrının “nikahsız yaşamayın” demesi toplum/un bir kesiminde bir karşılık bulabilir fakat hukukta bunun bir karşılığı yoktur, olmamalıdır zira olamaz.

Burada, yukarıdaki anlatımımla çelişik görünebilirim. Açayım. Hala yazımda olan the triadic structure of the social isimli makalemde (evet, post değil, yazı değil, bildiğimiz “akademik” makalemde) sosyali oluşturan üç sacayağının bulunduğunu anlatıyorum. Politik olan, toplumsal olan (İng. societal) ve ekonomik olan, her birinin kendi alanı bulunan bu üç temel sosyali belirler ve hukuk gibi, gelir adaleti gibi konular bu üçünün ikili veya üçlü ilişkilerinden doğar. Hukuk bu üçünün birden şekillendirdiği bir alandır her ne kadar politik ve toplumsal olan baskın olsa da, ve tek bir kaynakla sınırlanmaz. Ve evet, din de bu üçünden çıkıp şekillenir.

Hukukun temelinde ahlakın olduğunu söyledim, ahlakın tanrıya ihtiyaç duymadığını da ekledim. Bu bizi, ahlakın bir kurucusunun norm ve değerler gibi toplumsal olan olduğu, buna ek olarak da politik olanın ahlakı değiştirme gücüne sahip olduğu sonucuna götürür. Örneğin bugün nikahsız birliktelikler 20 yıl öncesine göre çok daha olağan karşılanıyorsa sebebi toplumda değil politikada bulunur: “Batının ahlaksızlığı alınmıştır”, bu da siyaset eliyle gerçekleştirilmiştir.

Ahlakın tanrısal değil insani bir şey olduğunu göstermeye bu bile tek başına yeterlidir ya, tanrı olmasa kız kardeşiyle yatmak için yanıp tutuşanlardan bunu anlamalarını beklemek ahmaklık olacaktır.

Normların değişimini ilginç bir yerde de buluruz:

9 Mu Yoksa 18 Mi?

Türkiye’deki müslümanlardan başka kimsenin bilmediği bir bilgi vardır: 1400 sene önce Arabistan’da diri diri toprağa gömülen kızlar, adet görmeye başladıklarında topraktan çıkarılıyor olsalar ki, ilk adetlerinden itibaren yaş almaya başlarlar. Ayşe kızımız 9 yaşında ilk adetini görmüş, demek ki 15 yaşında nikahlanıp 18 yaşında evlenmiştir. Bu iddiayı dünyada başka hiç kimseden duyamazsınız. Kimin üretip ortaya attığını merak ettiğim bilgilerden biridir bu.

Peki, neden Ayşe 18 yaşında evlenmiştir? Bakınız bu bilgiyi size sunan kimse, Ayşe’nin 17 yaşında evlendiğini söylemez. Hesap şaşarsa 19 olur, 20 olur, 21 olur ama 17 olmaz. Neden? Nedeni, modern normların aslında müslümanların zihninde de yer bulmuş olmasıdır. Lütfen dikkatinizi çekmediyse siz de bakın. Hiç Ayşe 17 yaşında, 16 yaşında gerdeğe girdi diyen görecek misiniz? En kralı 17-18 çekecek, dümdüz 17 bile diyemeyecek.

Burada iki normun çatışmasını bir tevhitle çözme girişimi görmekteyiz. Eski bir norm var (adetle beraber evlilik), yeni bir norm var (en az 18 yaş), hatta yepisyeni bir norm var (üniversite bittikten, işler bulunduktan, gelir yeterli olduktan… sonra nikah). “Aslında 9+9’dan 18 o”, bir nevi “ara geçiş ahlakı”. Yüzlerce yıldır süregelen normun artık sallanmakta olduğunu, böyle bir garabetin üretilmesiyle bile görmekteyiz.

Normu başka bir norm değiştirdi, peki başka yollar da var mı? Tabi ki. Bunların tümünde kabullenişin beş aşaması benzeri norm üretiminin üç aşamasını görürüz: Eski norm, çatışma, yeni norm. Yeni norm kabul gördüğü anda eski norm olur, karşısında başka bir norm bulur ve belki beş belki beş yüz yıl sonra şimdinin yeni normunun eskidiğini, yerini başkasına bırakmak üzere çatışmanın ortaya çıktığını görürüz.

Yani? Normlar aslında hiçbir zaman kudretli değillerdir, her ne kadar dağlar gibi ve kadar sağlam görülseler de. Kızlar çocuğu geçtim bebek yaşta evlendirilirken “böyle şey olmaz” diyenler yok değildi. Güçlü değildiler, olmadı. Cumhuriyetle güçlendiler, oldu. Ahlakın neden toplumsal ve politik olanın üretimi olduğunu da bu örnek açıklamıştır sanıyorum.

İslam Ahlakının Dört Adımı

İslam hukuku deseydim çoğunuz daha kolay anlardınız. Ünlü ayet, hadis, kıyas, icma dörtlüsü.

İslam için her şey kitapla başlar. Kitapta bulunamayan hakkında hadislerden yardım aranır. Yine bulunamazsa ayet ve hadisten eldeki durumu kıyaslayacak bir hüküm bakılır. O da bulunamadığında artık buğzetmek misali icmaya, yani “din alimlerine” sormaya düşülür. Ahlak için tanrıya ihtiyaç duyanların bu dördüncü adımı reddetmesi gerekir ama ben henüz reddedenine denk gelmedim. Benim eksikliğim olabilir.

İslam hukukunu az derinleştirelim. Dine göre şu silsile bulunmakta:

  1. Kuran temeldir, her şey onunla başlar.
  2. Kuran’a göre peygambere uymak farzdır (Nisa 13, Enfal 24, Nur 52).
  3. Peygamberde en güzel örnek vardır (Ahzab 21).
  4. Onun yaptıklarını aynen yapmak sevaptır. Unutulmuş sünneti ihya çok sevaptır, ahir zamanda sünnete uygun yaşamanın karşılığı 100 şehit sevabıdır (hadis).

Yani ayetin arkasına koyduğumuz hadiste çok geniş bir ölçekten bahsediyoruz. Tuvalete hangi ayakla girileceği dahi belli olan bir dinden bahsettiğimizi de ekleyelim ve unutmayalım: Peygambere itaat farzdır, o da yaptıklarını aynen yapmamızı salık vermiştir. Yapmazsak karşılığında günah yoktur (ceza kanununda madde bulunmaz) ama yaparsak sevabı çoktur.

Ve burada artık başa dönelim bu konudan ayrık gibi görünen kısmı bağlamak için.

Kadir İstekli ve Diamond Tema

Kadir İstekli dosyasının afişe olduğu dönemde arada gri tonları bulunmayan iki kutup vardı: Bir tarafta “ayet cevaz vermiş peygamber sünneti, siz kimsiniz köpekler ki buna karşı çıkıyorsunuz” diyenler vardı, diğer tarafta “ufacık çocuğa … kalkar mı ahlaksız köpekler” diyenler. X mi Y mi gibi iki şıklı sorular da dahil bu kadar net bir ayrımın olduğu pek az konu vardır Türkiye tarihinde.

Ahlaki normların tamamen kişisel olduğuna mükemmel bir örnek olan bu davada aslında modern hukuk ve şeriat hukuku çatıştı. İslam ve modern yaşam çatıştı. Davanın saflarının bir yanında sünnet, diğer yanındaysa modern normlar bulundu. Medeni kanun, hakimin takdirine bırakarak 16 yaşında evliliğe izin verirken norm olarak 17 yaşı doldurmayı, yani 18 yaşında olmayı belirlemiştir. Mahkemede medeni kanun uygulandı, savunmanın savunmasını “sen din düşmanısın, ondan kocanı şikayet ettin” fikrinin ötesine ne kadar taşıdığını bilmiyoruz fakat dışarıdaki konuşmaların bundan mürekkep olduğunu biliyoruz.

Yani özetle bu davada şeriat hukukuyla medeni hukuk ikileminde medeni hukukun, İslami normlarla bugünkü normlar ikileminde bugünkü normların, kız çocuklarının çocuk mu yoksa kadın mı olarak alınacağı ikileminde çocuk olarak alınmalarının… galibiyetinden bahsedebiliriz.

Diamond Tema konusunda, o gün HKG’ye din düşmanı hayat kadını diyenler, bugün Diamond Tema’ya “peygamberimizi aşağıladı” diyerek saldırmakta, İslam’ın barış ve esenlik dini olduğunu kafasının kesilmesini isteyerek yedi düvele kanıtlama telaşında. Bu defa, öte yandan, adalet bakanı bile olaya dahil olmuş durumda ve savcı, tam da şu anda görülmekte olan bir davanın konusunda, o davadakinin 180 derece zıttı bir eylemde bulunarak sadece soruşturma açmıyor, Tema hakkında yakalama kararı ve Arnavutluk’ta olduğu için iade talebinde bulunmakta.

Hukukta herkes eşittir ve aynı eyleme aynı ceza verilir. Bu sadece modern hukukta değil İslam hukukunda da böyledir. Veda hutbesinde “üstümde hakkı olan gelip alsın” diyen peygamber, sıradan bir insan olarak hüküm ne ise ona birebir uymayı taahhüt etmiştir. 100 lira borcu varsa 100 lira ödeyecektir, birinin hırkasını ödünç alıp geri vermeyi unutmuşsa aynı kalitede ve boyda bir hırka verecektir, vesaire. Peygamber olduğu için kendine kıyak geçilmeyecek, 40 lira olarak ödemeyecektir borcunu.

Şimdi, tam bu noktada bir sorunla karşılaşıyoruz:

Mahkeme, çocukla cinsel ilişkiyi suç olarak gördü. İstinaf verilen cezayı az bulup kararı bozdu, Kadir İstekli’nin daha fazla ceza alması için yeniden yargılanmakta. Kadir İstekli, tam da kendi ahlakının eylemini gerçekleştirmiş bir kişi. Öyle ki, anladığım ve hatırladığım kadarıyla, 6 yaşında nikah yapılınca hemen evlenmiyor, kızın adet görmesini bekliyor. Bu, İslam fıkhına çok güzel örnek bir davranış, daha da ötesi sünnet olması hasebiyle sevabı dahi var. O sırada hep “dinimize saldırılıyor” denmesi bundan: Modern hukuk, yani modern ahlak kimdir ki Allah’ın hükmünün, yani İslami ahlakın üstünde olsun?

Bugünse, Türk mahkemelerinin mealen “çocukla cinsel ilişki bence ahlaksızlıktır” sözünü doğrudan söylediği için, yani sadece modern ahlaka değil aynı zamanda Türk hukukuna uygun bir söz söylediği için Tema hakkında soruşturma başlatılıyor, iadesi için dosya hazırlanıyor.

Bu durumda Türk yargısı birinden birine karar vermeli:

  • Eğer Kadir İstekli haklıysa Diamond Tema soruşturması sürmeli, Kadir İstekli davası ise düşmelidir zira 9 yaşında çocukla evlilik ahlaksızlık değildir.
  • Eğer Kadir İstekli haksızsa Diamond Tema soruşturması düşmeli, Kadir İstekli’nin davası devam etmelidir zira 9 yaşında çocukla evlilik ahlaksızlıktır.

Peki, hangisi?